19 Mart 2009 Perşembe

Lincoln üzerine, yahut "Galatasaray Düşmanları"

Lincoln, Hamburg maçında oyundan alınırken hocası Korkmaz'a tepki gösterdi. Sonra özür diledi. Galatasaray'ın kendi içinde, hatta iki Galatasaraylı'nın arasında yaşanan bir durum, nedense geldi bizim basının cümlesine dert oldu. Nedense dediğime bakmayın tabii, biliyoruz bunların ciğerini.

Yıldızları olan takımların 1 ya da 2 sezonda bir böyle sorunları olur. Hepsinin olur. Fenerbahçe'de de oluyor, Beşiktaş'ta da. Ben Galatasaraylı'yım, Türkiye'de Galatasaray'dan büyük takım tanımam, Galatasaray'la oynayacakları hafta dışında diğer takımları da pek takip etmem, o yüzden bir sürü örnek dizemeyeceğim önünüze, kusura bakmayın. Bu blogun az sayıdaki ama dikkatli okurlarından bu konuda hatırlatmalar gelebilir, yayınlarız.

Bizim basının Galatasaray'da bazı futbolculara "sardığı", bazı futbolcuların durumlarına ise hiç değinmediği sizin de dikkatinizi çekmiyor mu? İşin ilginci bu parazitlerin bir Galatasaraylı futboluya "sarabiliteleri" futbolcunun performansıyla ters orantılı oluyor hep.

Misal; Lincoln geçen sene Galatasaray'da "oynamadı". Avrupa maçlarında fark yaratacak bir oyun koymadı ortaya, ligde de Fenerbahçe ve Beşiktaş'la oynadığımız 4 maç da sakatlıklarına denk geldi (!) Lincoln'ün. Ama bizim çok sevgili basınımız o zaman Lincoln'e hiç böyle düşmanca yaklaşmadı değil mi? Tıpkı bu sene Galatasaray'da ayağına top çarpar diye pozisyona girmeyen, terlememek için koşmayan Nonda'dan hiç bahsetmediği, Sabri'nin Süper Lig'de oynayabilecek kapasitede bir futbolcu olmadığına hiç değinmediği gibi.

Ama ne zaman ki Galatasaray'da Kalli gitti, yeni transferlerle daha iyi bir takım kuruldu ve Lincoln de "Lincoln" olmaya, oynamaya başladı, bizim basın dellendi. Rahatı bozuldu, batmaya başladı bir şeyler.

Galatasaraylı 20 küsur futbolcudan sadece bir tanesi Baros, sezon başından beri 30 küsur maçtan sadece bir tanesine gitmedi, haftalardır Galatasaraylı futbolcuların maç seçtiğinden, beğenmedikleri deplasmanlara gitmediklerinden bahsediliyor. Galatasaray ne zaman maç kaybetse bu konu açılıyor. İşler ne zaman ters gitse Bâb-ı Ali'nin karanlıklarında tüneyen baykuşlar, ekranları parselleyen kargalar başlıyorlar kafa ütülemeye; Galatasaraylı futbolcuların maç seçtiğinden, dizginleri ellerine aldığından. Giydikleri takım elbiselere, kalıplarına baksanız, bunları adam sanırsınız da gerçekten Galatasaraylı birçok futbolcunun, "O maçta oynarım, bu maçta oynamam" diye eline fikstürü alıp maç seçtiğini, keyfekeder takıldığını sanırsınız.

Gerçekten maçları seyretmeseniz ve bunlardan dinleseniz bambaşka bir dünya kurarlar size. Lincoln'ün zaten futbol oynamadığını söylüyorlar utanmadan kameralara baka baka. İlk yarıda bu takımı sırtlayan ve zirveye oturtan adamın Galatasaray'a geldiğinden beri ortaya futbol adına bir şey koymadığını ciddi ciddi söylüyor bir sürü adam. Bu adamlar Fenerliden çok Fenerci. "Küçük" Hakan, geçen Lincoln'ü öyle bir anlattı ki, Fenerli Gürcan Bilgiç bile dayanamadı, "yok artık" dedi. Çünkü bu yarasalar, işe Fenerli gözlüğüyle bile bakmıyorlar artık. Galatasaray düşmanlıkları, Fenerliliklerinin de, futbol bilgilerinin görgülerinin de, hatta insanlıklarının da önüne geçmiş durumda. Yarasa dedik ya, kan emmeden yaşayamaz ki.

Trabzonspor maçı akşamı Telegol'ü izledim dayanabildiğim yere kadar. Ziya, Sinan, Gökmen; başbaşa vermişler, Bülent ne iyi etti de, Lincoln'ü oynatmadı, oh olsun şerefsize diye seviniyorlar, gözleri parlıyor gamlı baykuşların. Nasıl da ovuşturuyorlar ellerini. Sonra Bülent'in basın toplantısı geldi ve Kaptan, Lincoln'ü neden oynatmadığı sorusuna "Lincoln'ü Hamburg maçına sakladım" diye cevap verdi. Çıldırdı bizim üç kafadar! Vay efendim nasıl böyle dermiş? Vay efendim neden delikanlı gibi çıkıp konuşmamış, Lincoln'ü yerden yere vurmamış, burda patron benim dememiş? Adamların bütün hayallerini yıktı Bülent, oysa nasıl da sevinmişlerdi Galatasaray Lincoln'ü kaybedecek diye. Yani Kaptan'ın Lincoln'ü cezalandırması yetmiyor, doyurmuyor bunları, bir de kameraların önünde rencide etmesini, leş kargalarının önüne atmasını bekliyorlar. O anda Bülent'e karşı da tavırları değişti, ona verip veriştirmeye başladılar. Gökmen çıkıyor, "hiç oynatma Lincoln'ü, Nonda'yı oynat" diyor, Sinan çıkıyor, "Yerli futbolcular canlarını dişine takıyorlar, tekmelere kafalarını koyuyorlar, aslan gibi oynuyorlar" diye bu sefer yerli futbolcular-yabancı futbolcular ayrımı çıkartmaya çalışıyor. Hızını alamayıp Sabri'nin de aslanlar gibi oynadığını bile söylüyor. Hatta "Bu Lincoln'ü bi gün soyunma odasında döverler" diye de aklınca veriyor gazı...

Bundan sonrasında ne yazmaya kalksam olmayacak, ister istemez küfüre kaçacak. Sen anladın beni büyük Galatasaray taraftarı, siz de anladınız di mi leş kargaları?

Son söz Kaptan'a. Bunların dolmuşuna gelme, tayfanı bu korsanlara yedirme Kaptan! Bugün Lincoln'ü verirsen, yarın yere tükürdü diye Kewell'ın, kaşı gözü oynadı diye Baros'un, kaşının altında gözü var diye Arda'nın da kellesini isteyecekler senden. Dobermann'ından Rıdvan'ına, Telegol'ün güllerinden Küçük Hakan'a ve diğer cümle spor programı kargalarına; Lincoln'ün sektirdiği topa kızdıkları, celallendikleri kadar; Volkan'ın kariyerindeki bilmemkaçıncı tekmesine, Fenerli Emre'nin kariyerindeki bilmemkaçıncı saldırganlığına kızabildi mi bunlar? Volkan'ın attığı tekmeyi Lincoln atsaydı, Emre'nin yaptığı "kafanı keserim"i Baros yapsaydı ne olurdu şimdi, bir düşün... Düşün ve ibret al.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Güzel yaz.